13 Ekim 2010 Çarşamba

bulaşıcı hastalıklar nasıl yayılır, bulaşıcı hastalıkların özellikleri

Bir canlıdan diğerine bulaşan hastalıklara bulaşıcı hastalık (enfeksiyon) denir. Mikroorganizmaların vücutta enfeksiyon yapan çeşitlerine mikrop denir. Virüsler ve bakteriler insanda bulaşıcı hastalıklara sebep olan mikroorganizmalardır.

Virüslerin yapısı hücre bile sayılamayacak kadar basittir. Sitoplâzma ve organelleri yoktur. Virüsler bir protein içindeki yönetici molekülden oluşmuştur ve sadece bakteri içinde çoğalabilirler.

Virüsler yiyemez, büyüyemez; besinleri parçalayamaz veya oksijen kullanamaz. Gerçekte bir virüs kendi başına işlev göremez, ancak bir canlı hücrenin içinde çoğalabilir.

Virüsler insanlarda nezle, grip, uçuk, siğil, AIDS, sarıhumma, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, çocuk felci, viral hepatit gibi hastalıklara neden olur. Her virüs çeşidi genellikle vücudun belirli bir yerinde, belirli bir hücre içinde çoğalabilir. Nezle, grip virüslerinin üst solunum yollarında çoğalması gibi.

Bakteriler en basit şekliyle de olsa belirgin bir hücre yapısındadır. Çekirdek ve organelleri yoktur.

Bazı bakteriler kendi besinlerini yapabilir, ancak çoğu parazittir. Kimi bakteri oksijenli, kimi oksijensiz solunum yapar. Bakteriler her ortamda bulunabilir. Bakteri türlerinin yaşaması için uygun ortamlar farklı olabilir. Ortam uygun değilse bazı bakteriler spor oluşturarak, onları koruyan kalın bir duvar yaparlar.

Bir ortamın bakteri gibi mikroplardan temizlenmesine sterilizasyon denir. Süt gibi bazı besinlerdeki zararlı bakteriler pastörizasyon denilen ısıtma yöntemiyle giderilir. Lavabo, tuvalet, mutfak gibi ortamlarda dezenfektanlar kullanılır. Açık yaralardaki bakteriler ise antiseptikler ile öldürülür.

Vücuda giren bakteriler insanlarda verem, difteri, tetanos, zatürree, boğmaca, tifo, kolera gibi hastalıklara yol açar.

Mikroplar vücuda sindirim yoluyla, solunum yoluyla, kan yoluyla, cinsel yolla veya deri yoluyla girebilir. Vücuda girdikten sonra uygun bir ortam bulunca oraya yerleşir ve hızla çoğalırlar.

Vücudumuzda mikropların girmesini önleyen veya girdikten sonra onlarla savaşan çeşitli doğal savunma hatları vardır.

İlk savunma hattı deri ve salgılamadır (deri yüzeyine salgılanan yağsı madde ve ter.)

Gözler, solunum kanalı, üreme kanalı gibi açıklıklarda da birçok savunma vardır. Örneğin gözyaşında bulunan antiseptik madde, tükürük, burundaki kıllar ve mukus, soluk borusundaki siler gibi.

Bazen mikroplar direkt bir açıklıktan girmeye çalışır; açık yaralar gibi. Bu durumda ikinci savunma hattı devreye girer ve oluşan kızarıklık ve şişlikler vücudumuzun mikroplarla savaştığını gösterir. Bu bölgesel savunma sonucu iltihap oluşur. Bu da akyuvarların mikropları yutup, yok etmek için kimyasallar salgılamasından kaynaklanır.

Tüm bu korumalar yetersiz kaldığında üçüncü savunma hattı olarak bağışıklık sistemi devreye girer. Bağışıklık sisteminin temel elemanı, mikroorganizmaların yapısındaki antijen denilen maddeleri tanıyarak, karşı etkili antikorları üreten lenfosit denilen akyuvarlardır.

Mikroplar vücudumuza ilk girdiğinde hastalanırız. Hemen, akyuvarların sayısı artar ve antikor üreterek mikropların hepsini öldürürler. Bundan sonra bir süre daha kanda kalırlar. Aynı mikroorganizma tekrar girdiğinde, hastalık yapacak sayıya ulaşılmadan, antikorlar tarafından yok edilirler. Hatta antikor olmasa bile mikrobu tanıyan ve antikor oluşturmayı öğrenen akyuvarlar hızla antikor oluşturur ve mikroplar hastalık yapmadan yok edilir. İşte vücudun mikroplara karşı savunmaya hazır olduğu bu duruma bağışıklık denir.

Toksin: Mikropların oluşturdukları zararlı maddelere toksin denir. Her mikrop kendine özgü toksin üreterek farklı hastalıklara neden olur.

Anti- Toksin: Bireyin vücudunda toksinlere karşı üretilen maddeye anti- toksin denir. Her mikrobun kendine has toksini olduğundan, antitoksin de o mikroba has üretilir.

Vücuda mikrop girdiğinde kandaki akyuvar sayısı artar. Akyuvarlar mikropları sararak içlerine alır ve enzimleriyle sindirirler.


İnsanda iki çeşit bağışıklık gözlenir:

1- Doğal Bağışıklık: İnsanın doğumuyla beraber kazandığı bağışıklıktır. Genetik özelliklere bağlıdır ve nesilden nesile aktarılır. İnsan vücudu, doğal yapısıyla, antikor oluşturmadan kendini mikroplardan korur. Örneğin; midenin asit salgısı, birçok mikrobun mide asidinde ölmesini sağlar. İnsan domuz kolerası, sığır vebası gibi hastalıklara dirençlidir.

2- Sonradan Kazanılmış Bağışıklık: Bu bağışıklık, antikorlarla edinilir. Aktif ve pasif bağışıklık olmak üzere iki çeşittir.

I- Aktif Bağışıklık: Hastalık etkenine karşı vücudun kendi kendine antikor oluşturmasıyla sağlanan bağışıklıktır. Aktif bağışıklıkla kazanılan bağışıklık süresi uzundur. Üç şekilde olabilir:

a- Hastalığı Geçirme İle: Herhangi bir hastalık mikrobu, vücuda girip, bireyde hastalığa neden olur. Vücut bu mikrobu tanıyarak ona karşı antikor üretir. Eğer birey, aynı mikropla tekrar karşılaşırsa, daha önceden oluşturulan antikorlar, bireyin yeniden aynı hastalığa yakalanmasına izin vermezler. Fakat bu durum her hastalık için geçerli değildir.

Örnek: kızamık, kabakulak gibi hastalıkları geçirenler ömür boyu, tifo olanlar 1- 1,5 yıl, nezle olanlar 15- 20 gün boyunca bağışıklık kazanmış olurlar.

b- Aşı İle: içerisinde zayıflatılmış mikrop veya bunların toksinleri (zehir) bulunan, laboratuarlarda üretilen maddelere aşı denir.

Aşı, sağlıklı bir insanın vücuduna verilir. Böylece mikroba karşı antikor oluşturulur. Daha sonra tekrar bu mikroplarla karşılaşılırsa, hazır antikorlar sayesinde mikroplar yok edilir. Böylece hastalıktan kurtulmuş olunur.

Aşı koruyucudur, tedavi edici değildir.

c- Vücut dirençli iken vücuda giren mikropların yok edilmesi ile: Vücudumuza giren mikroplar çok fazla sayıda değilse veya vücudumuz hastalıklara karşı dirençli ise, akyuvarlar mikropların hastalık yapmasına izin vermeden onları sindirirler. Bu sırada, kanda kendiliğinden antikor oluşur ve bir süre kalır. Bu sayede, aynı mikrop ikinci kez gelirse, tanınarak, etkisiz hale getirilir.

II- Pasif Bağışıklık: Vücuda dışarıdan antikor verilmesiyle kazanılan bağışıklıktır. Bu nedenle, kazanılan bağışıklık süresi kısadır. Serum ile kazanılır.

d- Serum İle: Hazır antikordur. Bazı durumlarda vücudumuzun oluşturduğu antikorlar yetersiz olabilir. Böyle durumlarda hastaya, o mikroba karşı hazırlanmış antikorlar içeren serum verilir



burun, burnun özelliği, burnun görevleri, burun sağlığı

Burun, koku alma duyu organımızdır. Aynı zamanda da solunum sistemimizin başlangıcıdır. Burun başın yüz bölgesindedir. Uç kısmı kıkırdak, arka kısmı kemikten oluşmuştur. Burun boşluğu sapan kemiği ve buna bağlı kıkırdak ile ikiye ayrılmıştır. Burun boşluğu önden iki delikle dışarıya, arkadan yutağa açılır.

Burun boşluğunun yan duvarları kıvrımlıdır. Buralarda mukus salgısı yapan epitel hücreleri ve bu hücreler arasında burun kılları vardır. Kan damarları açısından zengin bu kısım, soluk havasını ısıtır, toz ve topraktan temizler. Mukus salgısı ise, kuru havanın nemlenmesini ve solunuma uygun hale gelmesini sağlar.

Her iki burun boşluğunun üstünde koku alma alanı yer alır. Bu alana sarı bölge denir.

Burada koku alma hücreleri ile koku alma sinirleri bulunur.

KOKU ALMA

Bir maddenin kokusunu algılayabilmek için, besin maddelerinden havaya karışan gaz moleküllerinin burun boşluğunda, mukus sıvısı içinde çözünmesi gerekir. Gaz moleküller mukus sıvısı içinde çözündüğünde sarı bölgedeki duyu hücrelerini uyarır (kimyasal uyartı). Bu uyartı, duyu sinirleriyle beynin ilgili merkezine iletilir. Böylece koku almış oluruz.

Bir maddenin kokusu, burna sürekli gelirse, burun bu kokuyu bir süre sonra algılayamaz. Çünkü duyu hücreleri çabuk yorulurlar. Burun bu özelliği sayesinde çok ağır kokulu ortamlarda rahatsız olmadan durabilmemizi sağlar. İnsanlar 2000- 4000 çeşit arasındaki kokuyu ayırt edebilirler.

Koku alma ile tat alma duyuları beyinde aynı merkezde yorumlanır. Bu nedenle yenen besinlerin lezzeti, koku ve tadının aynı anda algılanması ile sağlanır. O halde tat ve koku alma birbiriyle ilgilidir.

Nezle olduğumuzda, burnun içi çok fazla nemli olduğundan, burna gelen kokular iyi çözünemez. Dolayısıyla koku alıcı hücreler iyi uyarılmadığından koku algılanmaz. Tat alma duyusu da zayıflar.

BURUN SAĞLIĞI:

1-Sinüzit: Burnun iki yanında ve alın bölgesinde sinüs denilen 4 adet boşluk bulunur. Bunların burna açılan kanalları tıkanırsa sinüzit denilen iltihaplanmalar olur. Bu durum sürekli baş ağrılarına yol açar.

2- Nezle: Burundaki mukus zarlarının iltihaplanması sonucu, mukus salgısı yapan hücrelerin aşırı miktarda mukus salgılamasıyla başlar. Virüslerin sebep olduğu bir hastalıktır.

3-Burun Kemik Eğriliği: Kişilerde sürekli burun tıkanması vardır. Ameliyatla düzeltilebilir.

11 Ekim 2010 Pazartesi

BÖBREKLER, BÖBREKLERİN YAPISI, ÇALIŞMASI VE ÖZELLİKLERİ

Böbreklerimiz iki tane olup, her biri fasulye tanesi şeklinde, koyu kırmızı renkli organlardır. Böbreklerimiz, karın boşluğunun arka tarafında, bel hizasında, omurganın iki yanında yer alır. Böbreklerin üst kısımlarında hormon salgılayan böbrek üstü bezleri bulunur. Ayrıca böbreklerin etrafı yağ tabakasıyla kaplıdır. Bu tabaka, böbrekleri çeşitli sebeplerle olabilecek zedelenmelerden korur.

Böbreklerin birbirine bakan kısımları çukur olup, bu kısımlara göbek denir. Aorttan ayrılarak, süzülecek kanı böbreğe getiren böbrek atardamarı göbeğe girer; böbrekten kan götüren böbrek toplardamarı ve idrar kanalı göbekten çıkar.

Böbrek atardamarı……….... Oksijeni bol, taşıdığı kanda zehirli atıklar fazla.

Böbrek toplardamarı……….Karbondioksiti bol, taşıdığı kan zararlı maddelerden arındırılmış

Bir böbrekten boyuna kesit alındığında şu kısımlar görülür:

1- Zar: Böbreğin en dışında yer alan saydam, ince ve dayanıklı bir yapıdır.

2-Kabuk Bölgesi (Korteks): Zar kılıfın hemen altında yer alan, toplu iğne başı görünümündeki kırmızı renkli taneciklerden oluşmuş kısımdır. Bu taneciklere malpighi tanecikleri (nefron) denir. Nefronlar, kanın süzülmesi görevini yapan birimlerdir. Her böbreğimizde yaklaşık 1 milyon kadar nefron vardır.

Bir nefronun yapısı üç kısımdan oluşur:

I- Glomerül: Kılcal damarların oluşturduğu yumaktır.

II-Bowman Kapsülü: Kılcal damar yumağının ( glomerül’ün ) çevresini saran zarsı yapıdır.

III- Boşaltım Kanalcıkları: Bowman kapsülünün devamıdır. Kanalcıklar kıvrımlı olup, yer yer ‘U’ görünümü alırlar.(U kısım kabuk bölgesinde değildir, öz bölgesine sarkmıştır.) Boşaltım kanalcıkları, böbreğin ortasına açılan toplama kanallarına uzanırlar.

3- Öz (Medulla) Bölgesi: Öz bölgesinde taban kısmı kabuk bölgesine, tepe kısmı havuzcuğa bakan, piramit şeklinde yapılar vardır. Bunlara malpighi piramitleri denir. Bu piramitler idrar toplama kanallarından oluşur. Ayrıca boşaltım kanalcıklarının U kısmı da öz bölgesindedir.

Öz bölgesi süzülen sıvıdaki faydalı maddelerin geri emildiği yerdir.

4- Havuzcuk (Pelvis )Bölgesi: En içte yer alır, sağlam bağ dokudan yapılmıştır. İdrar toplama kanalları havuzcuğa açılır. Oluşan idrar, havuzcukta toplanır ve idrar kanalı aracılığıyla idrar kesesine iletilir.

Böbreğin Çalışması ve İdrar Oluşumu

· Böbrek Atardamarı, böbrekte süzülecek kanı getirir. Bu nedenle böbrek atardamarının getirdiği kan, üre, ürik asit, atık maddeler gibi zararlı maddeler ile oksijen bakımından zengindir. Bu kan, kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülür.

· Nefronların glomerüllerine gelen kan, basıncın etkisiyle, bowman kapsülüne geçer. Kandaki su, madensel tuzlar, glikoz, üre, ürik asidin, bowman kapsülüne geçmesine süzülme denir. Süzüntü sıvısı, bowman kapsülünden, boşaltım kanalcığı yoluyla toplama kanalına gelinceye kadar değişir.

Süzüntü sıvısındaki suyun çok büyük bir bölümü, glikoz gibi besin maddeleri ve bazı madensel tuzlar, öz bölgesindeki toplama kanalcıkları kılcalları tarafından emilerek tekrar kana geçer. Bu olaya geri emilim denir. Böylece yararlı maddelerin vücuttan atılması önlenmiş olur. Bu olay sırasında çok enerji harcanır.

· Toplama kanallarından, böbreğin ortasındaki havuzcuğa akan sıvı ise idrarı oluşturur. İdrarın içeriği; su, mineraller, üre, ürik asit ve vitaminlerden oluşur. Sağlıklı insanın idrarında glikoz bulunmaz. Glikoz bulunması şeker hastalığının habercisidir.

· Böbreklerin havuzcuklarında toplanan idrar, iki idrar kanalı ile böbrekten çıkar.

· Böbrek Toplardamarı, böbreklerde süzülmüş kanı götürür. Böbrek toplardamarında boşaltım maddelerinin (azotlu bileşiklerin) oranı çok düşüktür. Ancak karbondioksit miktarı fazladır. Böbreklerden çıkan toplardamar, alt ana toplardamara katılır. ( hatırlayın; küçük dolaşım ve kandaki karbondioksitin akciğerlerde temizlenmesi.)

İdrar Kanalı ( Üreter ): Böbreklerden süzülen idrarı, idrar kesesine taşır.

İdrar Kesesi: İdrarın, dışarıya atılıncaya kadar depolandığı yerdir. İstemli kasılıp gevşeyebilen, kuvvetli kaslardan yapılmıştır. Yaklaşık 450 ml idrar depolayabilir.

İdrar kesesinde depolanan idrar, kesenin ucundaki idrar yolundan ( üretra ) dışarı atılır.

İdrarın oluşmasını ve vücuttan atılmasını daha basit şekilde özetlersek:

1. Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür.

2. Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir ( geri emilim ) ve tekrar kana geçer.

3. Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar.

4. Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur.

5. Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır.

6. İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır.

Böbreklerin Görevleri:

1-Hücrelerde oluşan zararlı ve atık maddeleri ( tuz, kreatin, ürik asit gibi ) taşıyan kanı süzmek ve bu maddelerin dışarı atılmasını sağlamak.

2-Vücuttaki fazla suyun dışarı atmasını gerçekleştirmek.

3-Vücutta dengeli bir iç çevre oluşmasını sağlamak; Vücudumuza gerekli olan bazı minerallerin ( tuz, potasyum, fosfor, magnezyum vb.), suyun, glikozun ve proteinlerin dengede tutulmasını sağlamak.

4- Kan basıncını düzenlemek.

Not: A, D, E, K vitaminleri ve glikozun fazlası karaciğerde depolanırken, mineraller ve B ve C vitaminlerinin fazlası dışarı atılır.

****Ayrıca akciğerler, deri ve karaciğer de boşaltıma yardımcı olurlar.

Akciğerler; karbondioksitin dışarıya atılmasını sağlarlar.

Deri; terlemeyle tuz, su, üre ve ısının dışarı atılmasını sağlar.

Karaciğer; kandaki zehirli amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside çevirir. (İdrardaki üre miktarı, vücuda alınan protein miktarıyla doğru orantılıdır.)

Boşaltım Sistemi Hastalıkları:

1- Nefrit: Böbreğin iltihaplanmasıdır. Genellikle bulaşıcı hastalıklar sonucu ortaya çıkar.

2-Böbrek Taşları: Kalsiyum tuzları ve azotlu bileşiklerin havuzcukta çökelmesidir.

3-Albümin: Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir

4- Sistit: Üreme organları veya kan yoluyla gelen mikropların, idrar yollarında oluşturduğu yanmadır.

5- Üremi: Böbreklerde yeterli üre süzülememesi sonucu, kanda üre miktarının artmasıdır.

6- Böbrek Yetmezliği: Böbrek yetmezliği, böbreğin tamamen veya %80 fonksiyonunu kaybetmesi ve görevini yerine getirememesi demektir. Bu durumda böbreğin görevi diyaliz makineleri tarafından yapılır. Ya da daha kalıcı çözümü böbrek naklidir. Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini (sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir ) ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir.

BOŞALTIM SİSTEMİ, BOŞALTIM SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ, BOŞALTIM SİSTEMİ HASTALIKLARI

Besin maddelerinin hücrelerde parçalanması sonucu oluşan artık maddelerin (su, karbondioksit, amonyak, üre, ürik asit, madensel tuzlar ) dışarı atılması olayına boşaltım, bu olayı gerçekleştiren sisteme de boşaltım sistemi denir.

Vücuda dışarıdan alınarak kana karışan zararlı maddeler ile vücudun ihtiyacından fazla alınan yararlı maddeler boşaltım sırasında dışarıya atılır. O halde, boşaltımın amacı, zararlı ve artık maddelerin vücuttan dışarıya atılmasını sağlamak, hücrelerin yaşamsal ortamını ve vücudun iç basıncını ve iyon durumunu dengede tutmaktır.

İnsanda boşaltım sistemini oluşturan organlar:

1. Böbrekler

2. (Böbreklere bağlı olarak çalışan ) idrar kanalı (üreter)

3. ( Böbreklere bağlı olarak çalışan ) idrar torbası.

4. Ayrıca, akciğerler, karaciğer ve deri, boşaltıma yardımcı organlardır.

NOT: Kalın bağırsaklarımız boşaltım sistemi organı değildir, sindirim sistemi organıdır!!!

BÖBREKLER, İDRAR KANALLARI, İDRAR TORBASI

BÖBREKLERİN YAPISI VE ÇALIŞMASI

Böbreklerimiz iki tane olup, her biri fasulye tanesi şeklinde, koyu kırmızı renkli organlardır. Böbreklerimiz, karın boşluğunun arka tarafında, bel hizasında, omurganın iki yanında yer alır. Böbreklerin üst kısımlarında hormon salgılayan böbrek üstü bezleri bulunur. Ayrıca böbreklerin etrafı yağ tabakasıyla kaplıdır. Bu tabaka, böbrekleri çeşitli sebeplerle olabilecek zedelenmelerden korur.

Böbreklerin birbirine bakan kısımları çukur olup, bu kısımlara göbek denir. Aorttan ayrılarak, süzülecek kanı böbreğe getiren böbrek atardamarı göbeğe girer; böbrekten kan götüren böbrek toplardamarı ve idrar kanalı göbekten çıkar.

Böbrek atardamarı……….... Oksijeni bol, taşıdığı kanda zehirli atıklar fazla.

Böbrek toplardamarı……….Karbondioksiti bol, taşıdığı kan zararlı maddelerden arındırılmış

Bir böbrekten boyuna kesit alındığında şu kısımlar görülür:

1- Zar: Böbreğin en dışında yer alan saydam, ince ve dayanıklı bir yapıdır.

2-Kabuk Bölgesi (Korteks): Zar kılıfın hemen altında yer alan, toplu iğne başı görünümündeki kırmızı renkli taneciklerden oluşmuş kısımdır. Bu taneciklere malpighi tanecikleri (nefron) denir. Nefronlar, kanın süzülmesi görevini yapan birimlerdir. Her böbreğimizde yaklaşık 1 milyon kadar nefron vardır.

Bir nefronun yapısı üç kısımdan oluşur:

I- Glomerül: Kılcal damarların oluşturduğu yumaktır.

II-Bowman Kapsülü: Kılcal damar yumağının ( glomerül’ün ) çevresini saran zarsı yapıdır.

III- Boşaltım Kanalcıkları: Bowman kapsülünün devamıdır. Kanalcıklar kıvrımlı olup, yer yer ‘U’ görünümü alırlar.(U kısım kabuk bölgesinde değildir, öz bölgesine sarkmıştır.) Boşaltım kanalcıkları, böbreğin ortasına açılan toplama kanallarına uzanırlar.

3- Öz (Medulla) Bölgesi: Öz bölgesinde taban kısmı kabuk bölgesine, tepe kısmı havuzcuğa bakan, piramit şeklinde yapılar vardır. Bunlara malpighi piramitleri denir. Bu piramitler idrar toplama kanallarından oluşur. Ayrıca boşaltım kanalcıklarının U kısmı da öz bölgesindedir.

Öz bölgesi süzülen sıvıdaki faydalı maddelerin geri emildiği yerdir.

4- Havuzcuk (Pelvis )Bölgesi: En içte yer alır, sağlam bağ dokudan yapılmıştır. İdrar toplama kanalları havuzcuğa açılır. Oluşan idrar, havuzcukta toplanır ve idrar kanalı aracılığıyla idrar kesesine iletilir.

Böbreğin Çalışması ve İdrar Oluşumu

· Böbrek Atardamarı, böbrekte süzülecek kanı getirir. Bu nedenle böbrek atardamarının getirdiği kan, üre, ürik asit, atık maddeler gibi zararlı maddeler ile oksijen bakımından zengindir. Bu kan, kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülür.

· Nefronların glomerüllerine gelen kan, basıncın etkisiyle, bowman kapsülüne geçer. Kandaki su, madensel tuzlar, glikoz, üre, ürik asidin, bowman kapsülüne geçmesine süzülme denir. Süzüntü sıvısı, bowman kapsülünden, boşaltım kanalcığı yoluyla toplama kanalına gelinceye kadar değişir.

Süzüntü sıvısındaki suyun çok büyük bir bölümü, glikoz gibi besin maddeleri ve bazı madensel tuzlar, öz bölgesindeki toplama kanalcıkları kılcalları tarafından emilerek tekrar kana geçer. Bu olaya geri emilim denir. Böylece yararlı maddelerin vücuttan atılması önlenmiş olur. Bu olay sırasında çok enerji harcanır.

· Toplama kanallarından, böbreğin ortasındaki havuzcuğa akan sıvı ise idrarı oluşturur. İdrarın içeriği; su, mineraller, üre, ürik asit ve vitaminlerden oluşur. Sağlıklı insanın idrarında glikoz bulunmaz. Glikoz bulunması şeker hastalığının habercisidir.

· Böbreklerin havuzcuklarında toplanan idrar, iki idrar kanalı ile böbrekten çıkar.

· Böbrek Toplardamarı, böbreklerde süzülmüş kanı götürür. Böbrek toplardamarında boşaltım maddelerinin (azotlu bileşiklerin) oranı çok düşüktür. Ancak karbondioksit miktarı fazladır. Böbreklerden çıkan toplardamar, alt ana toplardamara katılır. ( hatırlayın; küçük dolaşım ve kandaki karbondioksitin akciğerlerde temizlenmesi.)

İdrar Kanalı ( Üreter ): Böbreklerden süzülen idrarı, idrar kesesine taşır.

İdrar Kesesi: İdrarın, dışarıya atılıncaya kadar depolandığı yerdir. İstemli kasılıp gevşeyebilen, kuvvetli kaslardan yapılmıştır. Yaklaşık 450 ml idrar depolayabilir.

İdrar kesesinde depolanan idrar, kesenin ucundaki idrar yolundan ( üretra ) dışarı atılır.

İdrarın oluşmasını ve vücuttan atılmasını daha basit şekilde özetlersek:

1. Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür.

2. Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir ( geri emilim ) ve tekrar kana geçer.

3. Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar.

4. Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur.

5. Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır.

6. İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır.

Böbreklerin Görevleri:

1-Hücrelerde oluşan zararlı ve atık maddeleri ( tuz, kreatin, ürik asit gibi ) taşıyan kanı süzmek ve bu maddelerin dışarı atılmasını sağlamak.

2-Vücuttaki fazla suyun dışarı atmasını gerçekleştirmek.

3-Vücutta dengeli bir iç çevre oluşmasını sağlamak; Vücudumuza gerekli olan bazı minerallerin ( tuz, potasyum, fosfor, magnezyum vb.), suyun, glikozun ve proteinlerin dengede tutulmasını sağlamak.

4- Kan basıncını düzenlemek.

Not: A, D, E, K vitaminleri ve glikozun fazlası karaciğerde depolanırken, mineraller ve B ve C vitaminlerinin fazlası dışarı atılır.

****Ayrıca akciğerler, deri ve karaciğer de boşaltıma yardımcı olurlar.

Akciğerler; karbondioksitin dışarıya atılmasını sağlarlar.

Deri; terlemeyle tuz, su, üre ve ısının dışarı atılmasını sağlar.

Karaciğer; kandaki zehirli amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside çevirir. (İdrardaki üre miktarı, vücuda alınan protein miktarıyla doğru orantılıdır.)

Boşaltım Sistemi Hastalıkları:

1- Nefrit: Böbreğin iltihaplanmasıdır. Genellikle bulaşıcı hastalıklar sonucu ortaya çıkar.

2-Böbrek Taşları: Kalsiyum tuzları ve azotlu bileşiklerin havuzcukta çökelmesidir.

3-Albümin: Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir

4- Sistit: Üreme organları veya kan yoluyla gelen mikropların, idrar yollarında oluşturduğu yanmadır.

5- Üremi: Böbreklerde yeterli üre süzülememesi sonucu, kanda üre miktarının artmasıdır.

6- Böbrek Yetmezliği: Böbrek yetmezliği, böbreğin tamamen veya %80 fonksiyonunu kaybetmesi ve görevini yerine getirememesi demektir. Bu durumda böbreğin görevi diyaliz makineleri tarafından yapılır. Ya da daha kalıcı çözümü böbrek naklidir. Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini (sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir ) ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir.

10 Ekim 2010 Pazar

VİTAMİNLER, VİTAMİNLERİN ÖZELLİKLERİ, VİTAMİN ÇEŞİTLERİ

· Vücut direncini arttırırlar.

· Enzimlerin yapısına katılırlar.

· Düzenleştiricidirler, enerji vermezler, sindirilmezler.

· Bir kısmı besinde bulunduğu şekliyle vitamin özelliğinde değildir. Bunlar vücuda alındıktan sonra vitamin özelliği kazanır. Bunlara provitamin denir.

· Yağda eriyen vitaminler A, D, E, K

Suda eriyen vitaminler B, C 'dir.

· İnsan vücudunda A, B, D, K sentezlenir.

A ÞÞÞ karaciğerde

B,K ÞÞÞ bağırsakta bakteriler tarafından

D ÞÞÞ deride

· A, D, K karaciğerde depolanır. Diğerlerinin fazlası atılır.

Hangi Besinlerde Hangi Vitaminler Var?

A vitamini Þ Balık yağı, yumurta sarısı, süt, peynir, karaciğer, yeşil sebzelerde bulunur.

Þ Büyüme ve gelişmeyi sağlar, vücudu enfeksiyonlara karşı korur, gece körlüğünü önler.

B vitamini Þ Tahılların kabuklarında, et, süt, karaciğer ve yeşil sebzelerde bulunur.

Þ Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin vücut içinde kullanılmasında katalizör olarak görev yapar.

Kansızlığı önler.

C vitamini Þ Yeşil sebze ve meyvelerde bulunur.

Þ Bağ dokusunun oluşması için gereklidir. Skorbit hastalığını önler. Vücudu enfeksiyonlara karşı

korur.

D vitamini Þ Balık yağı, karaciğer, yumurtada bulunur. Ultraviyole ışınlarının etkisi ile deride üretilir.

Þ Vücuttaki Ca, P dengesini sağlar. Kemiklerin gelişmesini sağlar. Çocuklarda raşitizmi önler.

E vitamini Þ Yeşil sebze, karaciğer, et ve bitkisel yağlarda bulunur.

Þ Üreme organlarının gelişmesini sağlar ve kısırlığı önler.

K vitamini Þ Yeşil sebzeler, karaciğer ve yumurtada bulunur. Bağırsaktaki bakteriler tarafından sentezlenir.

Þ Eksikliğinde kanın pıhtılaşması gecikir.