28 Eylül 2010 Salı

besinler, besinlerin özellikleri, besin çeşitleri nelerdir

Ana sayfa >>> Eğitim Öğretim >>> Fen Bilgisi >>> Fen Bilgisi Konu anlatım >>> Bulunduğunuz Sayfa




Organik Besinler

Karbonhidratlar Sindirilirler

Yağlar Sindirilirler

Proteinler Sindirilirler

Vitaminler Sindirilmezler

İnorganik Besinler

Mineraller Sindirilmezler

Su Sindirilmezler

Enerji vericiler : Karbonhidrat, yağ, protein

Enerji verimi : Yağ, protein, karbonhidrat

Yapıcı-onarıcı : Protein, yağ, karbonhidrat

Düzenleyiciler : Protein, vitamin, mineraller, su

Açlık anında kullanım sırası : Karbonhidrat, yağ, protein

Sindirim kolaylığı : Karbonhidrat, protein, yağ

KARBONHİDRATLAR

· C,H ve O 'den meydana gelmiştir.3 çeşittir.

· İki önemli görevi vardır.1)Enerji kaynağı 2)Yapısal madde(Bitkilerde çeperin yapısına, bütün canlı hücrelerde de zarın yapısına katılarak görev yapar. ATP, DNA, RNA, NAD, NADP, FAD’ da bulunur.

1) Monosakkaritler

· Sindirime uğramazlar.

· Yalnızca ototroflar tarafından sentezlenir.

· İçerdikleri C sayısına göre 2'ye ayrılırlar.

a) 5C'lu şekerler : Riboz, Deoksiriboz (Pentozlar)

b) 6C'lu şekerler : Glikoz, Galaktoz, Fruktoz (Hegsozlar)

· Monosakkaritlerin difüzyon hızları şöyledir. Galaktoz > Glikoz > Fruktoz

· Riboz Þ ATP ve RNA'da bulunur. Deoksiriboz Þ DNA'da bulunur.

· Glikoz Þ Bal, üzüm ve incirde bol bulunur. Açlık ve koma anında kullanılır.

· Fruktoz Þ Bal ve olgun meyvelerde bol bulunur.(=meyve şekeri)

· Galaktoz Þ Süt ve süt ürünlerinde bol bulunur.(=süt şekeri).Tabiatta az bulunur. Hayvansal

bir besin kaynağıdır.

2) Disakkaritler

· İki monosakkaritin birleşmesinden meydana gelir.

· Glikoz + Glikoz = Maltoz (meyve şekeri)

Glikoz + Fruktoz = Sakkaroz = Sükroz (Çay = Pancar şekeri)

Glikoz + Galaktoz = Laktoz (süt şekeri)

· Maltoz ve sükroz bitkilerden, laktoz da hayvanlardan ve insanlardan sağlanır.

· Disakkaritler arasında glikozit bağı vardır.

3) Polisakkaritler

· Çok sayıda monosakkaritin birleşmesinden meydana gelir.

· Glikoz + Glikoz + Glikoz +................................+ Glikoz = Nişasta

Glikoz + Glikoz + Glikoz +................................+ Glikoz = Selüloz + (n-1) H2O

Glikoz + Glikoz + Glikoz +................................+ Glikoz = Glikojen

-----------------------------------------------------------------

n tane

· Son ürünlerin farklı olmasının sebebi glikozların bağlanma biçimleridir.

A) Nişasta

· Bitkilerde glikozun depo şeklidir.

· Düz zincirlidir ve alfa glikozit bağı ile bağlanmışlardır.

· Suda az çözünür.İyot ile maviye boyanır.

· Nişasta,lökoplastta depolanır.Yumru ve tohumlarda daha çok depolanır.

B) Glikojen

· Hayvanlarda glikozun depo şeklidir.

· Dallıdır ve alfa glikozit bağı ile bağlanmıştır.

· Suda çözünür.İyot ile kahverengiye boyanır.

· En fazla karaciğer ve kaslarda bulunur,depo edilir.

C) Selüloz

· Bitkilerde yapı maddesidir.Çeperin yapısına katılır.

· Düzdür ve beta glikozit bağı ile bağlanmıştır.

· Suda çözünmez

· Geviş getirenlerde ve termitlerde sindirilir.

YAĞLAR

· C,H ve O'den meydana gelmiştir. Yapısındaki oksijen miktarı şekerlerdekinden azdır.

· 3 Yağ asidi + Gliserol = Yağ + 3 H2O

· Ester bağı ile bağlanırlar.

· Yağlarda çeşitliliği yağ asitleri sağlar.

· Suda çözünmezler. Organik çözücüde çözünürler.(Alkol, eter gibi)

· Isı ve darbeye karşı koruyucudur.

· Yağların enerji verimlerinin çok olmasının sebebi karbon sayılarının çok olmasındandır.

· Yağların 2. dereceden enerji verici olarak kullanılmasının sebebi sindiriminin çok zor olmasındandır.

· Karbonhidrat ve proteinlerin fazlası yağa dönüştürülür. Bunun sebebi ise yağların enerji verimlerinin yüksek olması ve uzun süreli kullanılabilmesidir.

· Solunumla yıkılmaları sonucunda fazla su açığa çıkarırlar. Onun için özellikle kış uykusuna yatan, uzun süreli göç eden ve suyun az olduğu ortamlarda yaşayan hayvanlarda iyi bir depo ve enerji maddesidir. Aynı zamanda hafif olduğu için uçmada hayvana avantaj sağlar.

· Yağ asitleri en basit lipitler olup, uzun karbon zincirlerinden oluşurlar. Karbonlar arasındaki bağlar tek ise doymuş, çift ise doymamış yağ asitleridir. Doymamış yağlar bitkiseldir ve sıvıdır. Doymuş yağlar ise hayvansaldır ve katıdır. Doymamış yağların yüksek sıcaklık ve basınçta hidrojenle doyurulmasıyla margarin yapılır.

· Oleik asit Þ zeytinyağında;

Linoleik asit Þ tohumlarda;

Butirik asit Þ tereyağında

Steroid Þ zarların yapısına katılır. Aynı zamanda vitamin ve hormon olarak iş görür.

Fosfolipid Þ hücre zarı yapısına katılır.

PROTEİNLER

· C,H,O,N ve bazılarında S,P bulunur.

· Yapı taşları 20 çeşit aminoasittir.

· a.a+a.a+a.a+..............................+a.a = Protein + (n-1)H2O222

--------------------------------------------

n tane

· Peptit bağı ile bağlanırlar.

· DNA şifresi ile sentezlenen tek moleküldür.

· Enzim,hormon ve hücre zarı yapısına katılır.

· Solunumla ancak zor durumlarda yakılırlar.Solunum ürünleri H2O , CO2 , H2S , NH3 , üre ve ürik asittir.

· Aminoasitler anfoter özellik gösterirler.

· Proteinler virüslerden insanlara kadar bütün canlılarda yaşamsal rolleri olduğundan hücrelerde en çok bulunan organik moleküllerdir.

· Proteinler enerjiyi hemen kaybettiklerinden dolayı 3. dereceden enerji kaynağıdır.

· Proteinler vücutta enerji kaynağı olarak kullanılırsa vücutta zayıflama ve dengesizlik görülür.

· Proteinler her canlı türüne özgü olup antijen özellik gösterirler. Yani farklı özelliğe sahip bir canlıya aktarıldığında antikor oluşumuna sebep olur.

VİTAMİNLER

· Vücut direncini arttırırlar.

· Enzimlerin yapısına katılırlar.

· Düzenleştiricidirler, enerji vermezler, sindirilmezler.

· Bir kısmı besinde bulunduğu şekliyle vitamin özelliğinde değildir. Bunlar vücuda alındıktan sonra vitamin özelliği kazanır. Bunlara provitamin denir.

· Yağda eriyen vitaminler A, D, E, K

Suda eriyen vitaminler B, C 'dir.

· İnsan vücudunda A, B, D, K sentezlenir.

A ÞÞÞ karaciğerde

B,K ÞÞÞ bağırsakta bakteriler tarafından

D ÞÞÞ deride

· A, D, K karaciğerde depolanır. Diğerlerinin fazlası atılır.

Hangi Besinlerde Hangi Vitaminler Var?

A vitamini Þ Balık yağı, yumurta sarısı, süt, peynir, karaciğer, yeşil sebzelerde bulunur.

Þ Büyüme ve gelişmeyi sağlar, vücudu enfeksiyonlara karşı korur, gece körlüğünü önler.

B vitamini Þ Tahılların kabuklarında, et, süt, karaciğer ve yeşil sebzelerde bulunur.

Þ Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin vücut içinde kullanılmasında katalizör olarak görev yapar.

Kansızlığı önler.

C vitamini Þ Yeşil sebze ve meyvelerde bulunur.

Þ Bağ dokusunun oluşması için gereklidir. Skorbit hastalığını önler. Vücudu enfeksiyonlara karşı

korur.

D vitamini Þ Balık yağı, karaciğer, yumurtada bulunur. Ultraviyole ışınlarının etkisi ile deride üretilir.

Þ Vücuttaki Ca, P dengesini sağlar. Kemiklerin gelişmesini sağlar. Çocuklarda raşitizmi önler.

E vitamini Þ Yeşil sebze, karaciğer, et ve bitkisel yağlarda bulunur.

Þ Üreme organlarının gelişmesini sağlar ve kısırlığı önler.

K vitamini Þ Yeşil sebzeler, karaciğer ve yumurtada bulunur. Bağırsaktaki bakteriler tarafından sentezlenir.

Þ Eksikliğinde kanın pıhtılaşması gecikir.

MİNERALLER

· İnorganik maddelerdir. Sindirime uğramazlar.

· Enzimlerin yapısına katılırlar. Düzenleştiricidirler.

· Minerallerin vücut içindeki görevleri şunlardır:

1) Enzimlerin ve hemoglobinin yapısına katılır (Fe,P).

2) Kemiklerin ve dişlerin gelişmesini sağlar (Ca,P,Mg).

3) Vücut ve hücre sıvısının osmatik basıncını ayarla (Bunlardan hücre içi sıvıda Na,Cl; hücre dışı sıvıda K,Mg ve P bulunur).

SU

· İnorganik maddedir ve sindirime uğramaz.

· Enzimlerin çalışması ve kimyasal reaksiyonların meydana gelebilmesi için su şarttır

(ÖRNEK:Hidroliz )

Fen Bilgisi Testleri için Tıklayınız.

bazlar, bazların özellikleri, baz çeşitleri

Ana sayfa >>> Eğitim Öğretim >>> Fen Bilgisi >>> Fen Bilgisi Konu anlatım >>> Bulunduğunuz Sayfa




Arrhenius :Suda çözündüklerinde (sulu çözeltilerine) hidroksit iyonu (OH) verebilen bileşiklere (maddelere) baz denir.

Lowry – Bronsted :Suda çözündüklerinde (sulu çözeltilerinden) proton alabilen bileşiklere (maddelere) baz denir.

Lewis :Kimyasal bağ yaparken (kovalent bağ oluştururken) elektron verebilen bileşiklere (maddelere) baz denir.

b) Bazların İyonlaşması ve İyonlaşma Tepkimeleri:

Bazların iyonlaşması demek, kendini oluşturan (+) ve (–) yüklü iyonlarına ayrışması demektir.

Bazların sulu çözeltileri oluşturulduğunda yani bazlar suda çözündüklerinde (–) yüklü hidroksit iyonu (OH) ile (+) yüklü başka bir iyon oluştururlar.

Bazlar, saf haldeyken elektrik akımını iletemeyip sadece suda çözündüklerinde elektrik akımını iletebilirler. (Bazların elektrik akımını iletebilmesi için iyonlaşması gerekir. Çünkü çözeltilerde elektrik akımının iletilmesini (+) ve (–) yüklü iyonlar sağlar.)


Fen Bilgisi Testleri için Tıklayınız.

beyin, beynin özellikleri, beynin görevleri, beynin işlevleri nelerdir

Ana sayfa >>> Eğitim Öğretim >>> Fen Bilgisi >>> Fen Bilgisi Konu anlatım >>> Bulunduğunuz Sayfa




İki yarım küreden oluşan beyin, kafatası içine yerleşmiştir. Beynin üzeri girintili ve çıkıntılı bir yapıya sahiptir. Girinti ve çıkıntılar beyin yüzeyini genişletir. Böylece daha çok sinir hücresi yayılabilir.

Beyin, dıştan içe doğru üç katlı zar ile örtülüdür. Bunlar, sert zar, örümceksi zar ve ince zar olarak adlandırılırlar. Sert zar koruyucudur. İnce zar kan damarı bakımından zengin olup beyni besler. Örümceksi zar ile ince zar arasında sıvı vardır. Bu sıvı beyni sarsıntılardan ve darbelerden korur.

Beyin yarım küreleri enine kesilirse dış kısmın boz renkli, iç kısmın ak renkli olduğu görülür. Boz renkli dış kısımda milyonlarca sinir hücresinin gövdeleri bir araya toplanmıştır. Bu dokuya boz madde denir. Boz maddenin altındaki bölüm sinir hücrelerinin gövdelerinden çıkan aksonlardan oluşmuştur. Bu dokuya ak madde denir. Beyin yarım kürelerini birbirine bağlayan, ak maddeden yapılmış iki köprü bulunur. Bunlardan üsttekine nasırlı cisim, alttakine beyin üçgeni denir.

Görev ve İşlevleri:

1- Duyu merkezidir (Görme, tat alma, koklama, işitme, dokunma duyularının merkezidir. )

2- İstemli yapılan hareketlerin merkezidir. ( İskelet kasları tarafından gerçekleştirilen yüz, kol ve bacakların, parmakların hareketini yönetir. Hareket sinirleri omurilik soğanından (bilgi yelpazesi.net) geçerken çaprazlaşır. Bu nedenle beynin sağ tarafı vücudun solunu, beynin sol tarafı vücudun sağını kontrol eder.)

3- Hafıza (zekâ), öğrenme, konuşma, yazma, bilgi depolama ve saklama davranışlarını yönetir. Zekâ derecesi beynin maddesine, sinirlerin kalıtsal özellik ve gelişme derecelerine bağlı olarak değişir. Özetle zekâ, bütün beynin fonksiyonudur.

4- Sevinç, ağlama, üzüntü gibi ruhsal durumların merkezidir.

5- Beynin içindeki hipotalamus bölgesi şunlardan sorumludur:

· Vücut ısısını ayarlamak.

· Kan basıncını, kalp- damar sistemini, elektrolit dengesini (su- tuz- iyon vs.) düzenlemek.

· Enerji metabolizmasını, (karbonhidrat ve yağ metabolizmasını) metabolizma hızını düzenlemek.

· Hormonal denetim yapmak. ( gebelik ve üreme hormonlarını kontrol eder, hipofizi uyarır.)

· Strese karşı acil cevap vermek.

Beynin sol yarım küresi, konuşma, lisan öğrenme, sistematik, matematik işlemler gibi faaliyetleri gerçekleştirir. Sağ yarım küresi ise, resim yapma, yol haritası takip etme, soyut kavramları algılama gibi faaliyetleri yürütür. Bir yarım kürenin yaptığından, diğerinin haberdar olmasını nasırlı cisim sağlar.

Beyin, oksijensizliğe en duyarlı organımızdır. Beynin zedelenmesi veya beyin hücrelerinin ölümü halinde kişi ölmez; fakat bitkisel yaşama girer.

Fen Bilgisi Testleri için Tıklayınız.

27 Eylül 2010 Pazartesi

basit makine çeşitleri nelerdir, basit makinelerin özellikleri nelerdir, basit makineler konu anlatımı

Ana sayfa >>> Eğitim Öğretim >>> Fen Bilgisi >>> Fen Bilgisi Konu anlatım >>> Bulunduğunuz Sayfa




Günlük hayatta bir işi daha kolay yapabilmek için kullandığımız, genellikler kuvvetten kazanç sağlayan fakat iş ya da enerjiden kazanç sağlamayan makinelere basit makineler denir. Günlük hayatta kullandığımız pense, makas, keser, kalemtraş, tekerlek…vb. basit makinelere örnektir.

Basit makineler ile aynı anda kuvvetten, hızdan ve yoldan kazanç sağlanmaz. Birinden kazanç varsa diğerlerinden aynı oranda kayıp vardır. Kuvvetten ne kadar kazandırıyorsa aynı oranda yoldan kaybettirir.

KALDIRAÇLAR

Kaldıraçlar sabit bir destek üzerinde hareket edebilen sağlam çubuklardır. Kaldıracın etrafında dönebildiği noktaya destek denir. Destek ile yük arasındaki uzaklığa yük kolu, uygulanan kuvvet ile destek arasındaki uzaklığa ise kuvvet kolu denir.

Tüm kaldıraç çeşitlerinde; Kuvvet x Kuvvet kolu = Yük x Yük kolu

bağıntısı kullanılır

MAKARALAR

Makaralar iş kolaylığı sağlayan makinelerdir. Sabit ve hareketli olmak üzere iki çeşittir.

Sabit makaralarda kuvvetin yönü değiştirilerek iş kolaylığı sağlar. Kuvvetten ya da yoldan kazanç yoktur.

Kuvvet = yük

Hareketli makaralarda kuvvetten kazanç yoldan ise kayıp vardır.

Kuvvet = Yük/2

EĞİK DÜZLEM

Ağır yükleri küçük kuvvetlerle bulundukları yerden daha yükseğe çıkarmak için eğik düzlemden yararlanılır. Bir ucu yerden daha yüksekte bulunan yatay düz yüzeye eğik düzlem denir.

Kuvvet ve yükün yaptığı iş aynı olduğundan;

Kuvvet x eğik düzlemin boyu = yük x yükseklik

bağıntısı kurulur.

ÇIKRIKLAR

Çıkrık, silindir ve silindirin dönme miline bağlı bir koldan oluşur. Kuyulardan su çekmek için kullanılan makineler çıkrığa örnektir.

Çıkrıkta yük, silindirin çevresine dolanan ipe asılır. Kuvvet ise çıkrık koluna uygulanır. Çıkrık dakaldıraç gibi çalışır. Silindirin yarıçapı r, çıkrık kolunun uzunluğu ise R dir.

Kuvvet x R = Yük x r

bağıntısı kullanılır.

DİŞLİ ÇARKLAR

Dişli çarklar, üzerinde eşit aralıklarla dişler bulunan ve bir eksen etrafında dönen tekerleklerdir. Dişler çarkların birbirine geçmesini sağlar.

Şekil I deki dişlilerin dönüş yönleri ve dönme sayıları aynıdır.

Dişliler şekil II deki gibi birbirine geçmiş ise ters yönde hareket ederler.

Dişlilerde dönme sayısı yarıçap veya diş sayısı ile ters orantılıdır.

N1= küçük dişilinin tur sayısı N2= büyük dişlinin tur sayısı

r1 = Küçük dişlinin yarıçapı r2 = Büyük dişilinin yarıçapı

Dişlilerde ; N1 x r1 = N2 x r2 bağıntısı kullanılır.

VİDALAR

Üzerinde küçük eğimli diş bulunan silindire vida denir. Yani vida, bir silindir üzerine sarılmış eğik düzlemdir.

Vidada iki diş arasındaki uzaklığa vida adımı denir. a ile gösterilir.

Vida her dönmede bir vida adımı kadar bulunduğu zeminde içeri girer.

KASNAKLAR

Kasnaklar dişleri olmayan tekerleklerdir. Bağlantı şekillerine göre dönme yönleri değişir



Kasnaklar yandaki şekildeki gibi bağlı olduklarında dönme yönleri aynıdır.

Kasnaklar yandaki şekildeki gibi çapraz bağlandığında birbirleri ile zıt yönde dönerler.

Tüm kasnak çeşitlerinde dönme sayıları yarıçapları ters orantılıdır. Yani yarıçapı küçük olan kasnak yarıçapı büyük olan kasnağa göre daha fazla döner.





Fen Bilgisi Testleri için Tıklayınız.

bağışıklık nasıl kazanılır, bağışıklık sistemi, bağışıklık nedir

Ana sayfa >>> Eğitim Öğretim >>> Fen Bilgisi >>> Fen Bilgisi Konu anlatım >>> Bulunduğunuz Sayfa




Bir canlıdan diğerine bulaşan hastalıklara bulaşıcı hastalık (enfeksiyon) denir. Mikroorganizmaların vücutta enfeksiyon yapan çeşitlerine mikrop denir. Virüsler ve bakteriler insanda bulaşıcı hastalıklara sebep olan mikroorganizmalardır.

Virüslerin yapısı hücre bile sayılamayacak kadar basittir. Sitoplâzma ve organelleri yoktur. Virüsler bir protein içindeki yönetici molekülden oluşmuştur ve sadece bakteri içinde çoğalabilirler.

Virüsler yiyemez, büyüyemez; besinleri parçalayamaz veya oksijen kullanamaz. Gerçekte bir virüs kendi başına işlev göremez, ancak bir canlı hücrenin içinde çoğalabilir.

Virüsler insanlarda nezle, grip, uçuk, siğil, AIDS, sarıhumma, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği, çocuk felci, viral hepatit gibi hastalıklara neden olur. Her virüs çeşidi genellikle vücudun belirli bir yerinde, belirli bir hücre içinde çoğalabilir. Nezle, grip virüslerinin üst solunum yollarında çoğalması gibi.

Bakteriler en basit şekliyle de olsa belirgin bir hücre yapısındadır. Çekirdek ve organelleri yoktur.

Bazı bakteriler kendi besinlerini yapabilir, ancak çoğu parazittir. Kimi bakteri oksijenli, kimi oksijensiz solunum yapar. Bakteriler her ortamda bulunabilir. Bakteri türlerinin yaşaması için uygun ortamlar farklı olabilir. Ortam uygun değilse bazı bakteriler spor oluşturarak, onları koruyan kalın bir duvar yaparlar.

Bir ortamın bakteri gibi mikroplardan temizlenmesine sterilizasyon denir. Süt gibi bazı besinlerdeki zararlı bakteriler pastörizasyon denilen ısıtma yöntemiyle giderilir. Lavabo, tuvalet, mutfak gibi ortamlarda dezenfektanlar kullanılır. Açık yaralardaki bakteriler ise antiseptikler ile öldürülür.

Vücuda giren bakteriler insanlarda verem, difteri, tetanos, zatürree, boğmaca, tifo, kolera gibi hastalıklara yol açar.

Mikroplar vücuda sindirim yoluyla, solunum yoluyla, kan yoluyla, cinsel yolla veya deri yoluyla girebilir. Vücuda girdikten sonra uygun bir ortam bulunca oraya yerleşir ve hızla çoğalırlar.

Vücudumuzda mikropların girmesini önleyen veya girdikten sonra onlarla savaşan çeşitli doğal savunma hatları vardır.

İlk savunma hattı deri ve salgılamadır (deri yüzeyine salgılanan yağsı madde ve ter.)

Gözler, solunum kanalı, üreme kanalı gibi açıklıklarda da birçok savunma vardır. Örneğin gözyaşında bulunan antiseptik madde, tükürük, burundaki kıllar ve mukus, soluk borusundaki siler gibi.

Bazen mikroplar direkt bir açıklıktan girmeye çalışır; açık yaralar gibi. Bu durumda ikinci savunma hattı devreye girer ve oluşan kızarıklık ve şişlikler vücudumuzun mikroplarla savaştığını gösterir. Bu bölgesel savunma sonucu iltihap oluşur. Bu da akyuvarların mikropları yutup, yok etmek için kimyasallar salgılamasından kaynaklanır.

Tüm bu korumalar yetersiz kaldığında üçüncü savunma hattı olarak bağışıklık sistemi devreye girer. Bağışıklık sisteminin temel elemanı, mikroorganizmaların yapısındaki antijen denilen maddeleri tanıyarak, karşı etkili antikorları üreten lenfosit denilen akyuvarlardır.

Mikroplar vücudumuza ilk girdiğinde hastalanırız. Hemen, akyuvarların sayısı artar ve antikor üreterek mikropların hepsini öldürürler. Bundan sonra bir süre daha kanda kalırlar. Aynı mikroorganizma tekrar girdiğinde, hastalık yapacak sayıya ulaşılmadan, antikorlar tarafından yok edilirler. Hatta antikor olmasa bile mikrobu tanıyan ve antikor oluşturmayı öğrenen akyuvarlar hızla antikor oluşturur ve mikroplar hastalık yapmadan yok edilir. İşte vücudun mikroplara karşı savunmaya hazır olduğu bu duruma bağışıklık denir.

Toksin: Mikropların oluşturdukları zararlı maddelere toksin denir. Her mikrop kendine özgü toksin üreterek farklı hastalıklara neden olur.

Anti- Toksin: Bireyin vücudunda toksinlere karşı üretilen maddeye anti- toksin denir. Her mikrobun kendine has toksini olduğundan, antitoksin de o mikroba has üretilir.

Vücuda mikrop girdiğinde kandaki akyuvar sayısı artar. Akyuvarlar mikropları sararak içlerine alır ve enzimleriyle sindirirler.

İnsanda iki çeşit bağışıklık gözlenir

1- Doğal Bağışıklık: İnsanın doğumuyla beraber kazandığı bağışıklıktır. Genetik özelliklere bağlıdır ve nesilden nesile aktarılır. İnsan vücudu, doğal yapısıyla, antikor oluşturmadan kendini mikroplardan korur. Örneğin; midenin asit salgısı, birçok mikrobun mide asidinde ölmesini sağlar. İnsan domuz kolerası, sığır vebası gibi hastalıklara dirençlidir.

2- Sonradan Kazanılmış Bağışıklık: Bu bağışıklık, antikorlarla edinilir. Aktif ve pasif bağışıklık olmak üzere iki çeşittir.

I- Aktif Bağışıklık: Hastalık etkenine karşı vücudun kendi kendine antikor oluşturmasıyla sağlanan bağışıklıktır. Aktif bağışıklıkla kazanılan bağışıklık süresi uzundur. Üç şekilde olabilir:

a- Hastalığı Geçirme İle: Herhangi bir hastalık mikrobu, vücuda girip, bireyde hastalığa neden olur. Vücut bu mikrobu tanıyarak ona karşı antikor üretir. Eğer birey, aynı mikropla tekrar karşılaşırsa, daha önceden oluşturulan antikorlar, bireyin yeniden aynı hastalığa yakalanmasına izin vermezler. Fakat bu durum her hastalık için geçerli değildir.

Örnek: kızamık, kabakulak gibi hastalıkları geçirenler ömür boyu, tifo olanlar 1- 1,5 yıl, nezle olanlar 15- 20 gün boyunca bağışıklık kazanmış olurlar.

b- Aşı İle: içerisinde zayıflatılmış mikrop veya bunların toksinleri (zehir) bulunan, laboratuarlarda üretilen maddelere aşı denir.

Aşı, sağlıklı bir insanın vücuduna verilir. Böylece mikroba karşı antikor oluşturulur. Daha sonra tekrar bu mikroplarla karşılaşılırsa, hazır antikorlar sayesinde mikroplar yok edilir. Böylece hastalıktan kurtulmuş olunur.

Aşı koruyucudur, tedavi edici değildir.

c- Vücut dirençli iken vücuda giren mikropların yok edilmesi ile: Vücudumuza giren mikroplar çok fazla sayıda değilse veya vücudumuz hastalıklara karşı dirençli ise, akyuvarlar mikropların hastalık yapmasına izin vermeden onları sindirirler. Bu sırada, kanda kendiliğinden antikor oluşur ve bir süre kalır. Bu sayede, aynı mikrop ikinci kez gelirse, tanınarak, etkisiz hale getirilir.

II- Pasif Bağışıklık: Vücuda dışarıdan antikor verilmesiyle kazanılan bağışıklıktır. Bu nedenle, kazanılan bağışıklık süresi kısadır. Serum ile kazanılır.

d- Serum İle: Hazır antikordur. Bazı durumlarda vücudumuzun oluşturduğu antikorlar yetersiz olabilir. Böyle durumlarda hastaya, o mikroba karşı hazırlanmış antikorlar içeren serum verilir.


Fen Bilgisi Testleri için Tıklayınız.